31 Aralık 2008 Çarşamba

LÂ TAHZEN----ÜZÜLME----‏



Üzülme

Çünkü hüzün, düşmanı sevindirir, dostunu üzer, haset edenin diline düşürür.

Üzülme

çünkü hüzün, kaybolanı geri getirmez, öleni diriltmez, kaderi değiştirmez, hiçbir fayda getirmez


Üzülme

Çünkü hüzün sinirleri yıpratır, kalbini yorar, gecelerini mahveder.



Üzülme

Eğer günah işlediysen tövbe et, istiğfarda bulun, yanlış yaptıysan düzelt, O'nun rahmeti sonsuz, kapısı hep açıktır.

Üzülme

Kaybettiğin şey için üzülme çünkü daha pek çok nimetlere sahipsin. Allah'ın sana bahşettiği diğer nimetleri düşün ve şükret. Allah Teala, "Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız buna güç yetiremezsiniz" buyurmuyor mu?


Üzülme

Ehli batılın sözlerinden dolayı üzülme, onların tenkitlerine sabrettiğin sürece mükafatlandırılacağını unutma.



Üzülme

İnsanlara ihsanda bulunduğun sürece üzülme. Çünkü mutluluğun yolu insanlara ihsanda bulunmaktan geçer.

Üzülme

Çünkü iyiliğin mükafatı on mislinden yedi yüz misline, kötülüğün karşılığı ise sadece mislince



Üzülme

Dünya, ne seçim, ne geçim dünyasıdır; dünya, bugün var yarın yok, imtihan dünyasıdır.

Üzülme

Hakk'ın rızâsına uygun düşen belâ, kulun sevgisini artırır.

Üzülme

Altın, ateş ile; iyi kul da belâ ve musibet ile tecrübe edilir. (Hz. Ali r.a.)

Üzülme

İnsanlar, başlarına gelen belâ ve musibetleri ondan daha büyükleriyle kıyas etselerdi, şüphesiz belâların bazısını âfiyet kabul ederlerdi.

Üzülme

Karşı karşıya kalabileceğin muhtemel bir musibet için en kötü ihtimal ne olabilir sorusunu kendine sor. Sonra bu muhtemel sonuca kendini alıştır, ona tahammül etme konusunda kendine telkinde bulun. "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" ayetini tedebbür ederek bu hali sakin bir şekilde iyimser bir tabloya dönüştürmeye bak.

Üzülme

- Şunu unutma yaşadığın günün sınırları içinde yaşamazsan sıkıntı ve kaygıların artacak demektir. Biraz daha açarsak; Sabaha çıktıktan sonra artık akşamı bekleme, akşama kavuşunca da sabahı bekleme. Ne maziye takıl kal ne de gelecek kaygısı içinde ol. Yani ânı yaşa.

Üzülme

İnne maal usri yüsran / Her zorlukla birlikte kolaylık vardır. Yani kolaylık zorluğun içinde saklıdır!.. Bir başka ifade ile; kolaylık; zorluk zannettiğimiz şeyin taa kendisidir!..


---------------------------------------------------------------------------------------------

Bana bu iletiyi gönderen Meryem Büyükvardar ablama çok teşekkür ederim



30 Aralık 2008 Salı

İsrail'e karşı "Biz çok öfkeliyiz" Video






Acaba farkındalarmı ?


Güzeller güzeli Allah Rasulü'nün (a.s.m ) buyurduğu üzere : "
Bütün müslümanlar bir vücudun azaları gibidir. Neresine bir iğne batarsa onun acısını bütün beden hisseder" Filistindeki, Iraktaki, Afganistandaki yaşanan vahşet Bütün bedenimizi acıtıyor,ızdırap duyuyoruz.Acaba bezim gibi bu acıyı dünyada ne kadar müslüman hissediyor bir Filistinli düşerken toprağa ?


Acaba müslümanım deyip
Coco Cola yı sofrasından eksik etmeyenler içtikleri Coco Cola ile aslında Iraktaki,filistindeki,Afganistandaki müslümanların kanını içtiklerini, Siyon yahudilerine destek olduklarını acaba biliyorlarmı ? Acaba biliyorsalar vicdanları onları rahat bırakabiliyormu ? Biliyorsalar acaba yataklarında rahat uyuyabiliyorlarmı?



Acaba çok daha iyi beyazlatıyor diye ariyelmatik alarak çamaşırlarını yıkayan müslüman hanımlar,beyazlatacağız derken müslüman kanı ile dünyayı kırmızıya boyadıklarının farkındalarmı ?



Unutma ey müslüman..! müslüman müslümanın yaşadığı vahşete duyarsız kalamaz, islam düşmanı yahudlerin mallarını alarak müslüman düşmanlarına parasal destek sağlayamaz .Bilki doğru veya yanlış her hareketin kayda geçiyor ve imani yönden test ediliyorsun.



İslam düşmanlarının Mallarını almamak Allah'ın bir olduğuna ,Kuranın hak olduğuna, Hz.Muhammed'in ( a.s ) son peygamber olduğuna inanmak kadar önemlidir.

28 Aralık 2008 Pazar

Filistinde Yaşanan İnsanlık Dramı (Son Nefeste Kelimei-Şahadet







BEN BİR MÜSLÜMANIM

Beni bir insan olarak yaratıp yücelten,sonrada islamla şereflendiren alemlerin Rabbine sonsuz hamd ederim.

BEN BİR MÜSLÜMANIM

Allah rasulünün buyruğu üzere ve imanımın bir gereği olarak; Doğu dan batı ya,kuzey den güneye,yer yüzündeki bütün müslümanları derilerinin rengine ve hangi ırktan olduklarına bakmaksızın,aralarında hiç bir ayrım,hiç bir fark gözetmeksizin onları kardeş sayar ve severim.

BEN BİR MÜSLÜMANIMEN

Bilirim ve inanırımki hiç bir ırkın diğer bir ırka üstünlüğü yoktur ve gerçek üstünlük islamla şereflenmektir.Bu nedenle kökü yahüdi lik’ten gelme olan üstün ırk anlayışını,yani kavmiyet ciliği dinimin ret ettiği gibi bende red ederim.

BEN BİR MÜSLÜMANUM

Benim bir türk olarak,benim bir kürt olarak veya her hangi bir ırktan bir insan olarak dünyaya gelmem ALLLAH’ın dilemesiyledir kendi tercihim değildir.Öldüğüm zaman kabir aleminde münker ve nekir melekleri bana hangi ırktan olduğumu değil nasıl bir müslüman olduğumu soracaklar.Allah katında müslüman olmayan bir türk’ün bir arab’ın bir kürt’ün değeri, diğer kafirlerle ve imansızlarla aynı katagoridedir.

BEN BİR MÜSLÜMANIM

Irklar insan oğlunun bir çeşitliliği ve soy ağacını belirten ana unsurların ötesinde hiç bir şey değildir. Müslümanlığımız dan öte bunların hiç birsi bizi kurtaran öncelikler değildir. Bedenler ölür çürür gider ama iman ve amelimiz ruhumuzla baki kalır.İşte türklük ve Kürtlük çürüyen bir insan bedeni gibidir.

BEN BİR MÜSLÜMANIM

Bilirimki Irkların üstünlüğüne dayanan kavmiyetcilik ve turancılık anlayışı müslümanların birlik ve beraberliğini bozan en önemli fitnedir ve islam ümmetinin başının en büyük belasıdır.

BEN BİR MÜSLÜMANIM

Bilirimki siyonist ve batılı emperyalistler Müslümanların arasına kavmiyetciliği ve ırkçılığı sokarak osmanlıyı parçala mışlar, ümmet bilincini kaybeden müslümanlar kavimlere bölünerek batılı emperyalistlerin elinde kolay yutulan küçük lokma haline gelmişlerdir.

BEN BİR MÜSLÜMANIM

Bilirimki Hangi milletki kuranı kendisine rehber edinmiş Allah onu yüceltmiş ve yine bilirimki hangi milletki islamı terk etmiş ve ona sırtını dönmüş ise Allah onu zelil ve perişan edip küçültmüştür.Geçmişteki osmanlı ve bu günkü islam alemi nin durumu buna en güzel örnektir.

BEN BİR MÜSLÜMANIM

Bilirimki bedirde,hayberde,İstanbulun Fethinde,Malazgirtte,çanakkale de ve kurtuluş savaşın da ve yer yüzünün nice yerlerinde yükselen sancak bir ırkın gücüne dayalı yükselen sancak değil imanın ve islamın yükselen sancağı idi.

BEN BİR MÜSLÜMANIM

İmanımın bir gereği olarak Dünyanın neresinde olursa olsun bir müslümanın acısı acım sevincide sevincimdir. Bu nedenle ırak,filistin, afganistan, çeçenis tan benim meselmdir bunlara duyar sız kalamam .

BEN BİR MÜSLÜMANIM

Öncelikli görevim müslümanlar arasındaki ayrıştırıcı bir bir fitne olan ırkçılığı ortadan kaldır mak sonrasında ise bir ümmet bilinci ve şuuru ile gayeyi hayalim olarak dünayadaki iki milyar Müslümanın katılımı ile gerçekleşecek büyük islam birliğini kurma yolunda çalışmaktır
.
BEN BİR MÜSLÜMANIM

Benim öncelikli ve yeghane rehberim Allah Rasülü HZ.MUHAMMED (S.A) dır Onu sevenler baş tacımız Ona düşman olanlarda baş düşmanımızdır.Hangi ırktan olursa olsun ona yakın olanlar en yakınımız,ona uzak olanlarda aynı anneden doğsak bile en uzağımızdır bu böylece biline; Hayata bakışımızda hahaytı algılayışı mızda, dünyadan ahrete uzanan yolculuğumuzda bizi nurave aydınlığa götüren yegane kıstaslarımız onun getirdiği kıstaslardır.

BEN BİR MÜSLÜMANIM

Allah rasülünün ( sa ) getirdiği vahye dayalı öğretiler dışında dünyadaki bütün izimler ,bütün beşeri sistemler insanlığı mutlu edememiş onun yerine insanlığa kan ve göz yaşından başka bir şey suınamamıştır. Bugün bir kere daha görüyoruz ve yaşıyoruzki insanlık her zamankinden daha fazlasıyla ona muhtaçtır.

ÖNEMLİ HATIRLATMA

Sevgili kardeşlerim yukarıdaki yazımızın bazı sitelerde yayınlandığını ve bundan ziyadesi ile memmun olduğumu belirtmek isterim ancak yazının altına HİKMET GÜNDÜZ ibaresini koyarsanız emeğe saygının bir gereği olarak bizi de mutlu etmiş olursunuz


SELAM VE DUA İLE
Hikmet GÜNDÜZ

26 Aralık 2008 Cuma

İSLAMLA GELEN HUZUR

Hayatında tertemiz bir sayfa açtığını vurgulayan Yaşar Alptekin, "Zamanında kötü şeyler yaptım ama artık temizim" diyor. Kızıyla yaşadığı evi basına açan Alptekin, tişörtüyle bile masaj verdi

Alptekin'in röportaj sırasında giydiği tişörtündeki "NAMAZ KEEPS TOGETHER (Namaz bir arada tutar)" yazısı dikkat çekti. Bir dönem podyumun aranılan isimlerinden olan Yaşar Alptekin, yaşamında yepyeni bir sayfa açtı.

Şov dünyasından uzaklaşan ve kendine yeni bir yol çizip Hac'ca giden Yaşar Alptekin, ardında bıraktığı yaşam tarzından pişmanlık duyduğunu belirtti. Kızı Ayris ile birlikte yaşadığı evinin kapılarını Kelebek'e açan Yaşar Alptekin, "Eski arkadaşlarımdan kopmadım, Hepsi Allah kulu. Ben kimse ile kutuplaşmıyorum. Yanlış bir şey yaptığımı da düşünmüyorum. Evet, zamanında çok kötü şeyler yaptım, ama artık temiz bir insanım. Geçmişte yaptığım her şeyi çöpe attım" dedi.



Kendine bambaşka bir yol çizip hacca giden Alptekin’i 16 yaşındaki kızı Ayris ile birlikteyaşadığı
evinde ziyaret ettik. Eski manken, “Geçmişte yaptığım her şeyi çöpe attım” dedi.

Siz magazin dünyasından uzaklaşalı yıllar oldu. Peki bu süre boyunca neler yaptınız?
- Eskiden halkın takdirini kazanıyordum, şimdi hakkın takdirini kazanmaya başladım diyelim... Mankenlik mesleğini, sunuculuğu ve tanıtım işlerini bundan sonra İslami şartlara uygun olarak yapacağım.

Yaşam tarzınızı bir anda değiştirdiniz. Bu ani değişimin sebeplerini açıklar mısınız?

- Her insanın bir yolculuk dönemi vardır. Ben de kendime bunu sordum ve Rabbim yardım etti, namaza başladım. Hayatım güzelleşti, daha anlamlı oldu. Artık sadece Allah’ıma kulluk et- meye çalışıyorum. Çok da düzenli bir hayatım var, mutluyum. Huzuru buldum. Bu şekilde insan kendini çok daha iyi ve zinde hissediyor.

Bu değişimden sonra çevrenizden tepki mi gördünüz yoksa tam tersi size olan ilgi mi arttı?

- Eskiden beni yolda gördükleri zaman “Merhaba” diyorlardı, şimdi ise “Selamünaleyküm” diyorlar. Eskiden bu söz dudaktan söyleniyordu, şimdi gönülden söyleniyor. İlgi kadar tepki de görüyorum tabii, bunlar olacaktır muhakkak. Doğada da her türlü renk vardır, insanoğlu böyledir, Ama kim ne derse desin, ben yine de “Bana nasip ettin, kullarının hepsine nasip et” diye Allah’ıma dua ediyorum.

Magazin dünyasından tamamen kopmanız anlamına gelen bu değişim, aynı zamanda sizi o camiada uzun zamandır hiç olmadığınız kadar popüler hale getirdi. Şimdi tüm gözler üzerinizde. Bu durumdan rahatsızlık duyuyor musunuz?

- Hayır, hiç rahatsızlık duymuyorum. Ses getirmesi olayına gelince... Benim yaptığım şeyde bir gariplik yok ki... Ben Müslüman bir insanım ve boynuma haç takmıyor, putlarla da dolaşmıyorum. Kaldi ki o insanlara bile bir şey söylenmezken, benim boynuma astığım tespihe mi söylenecek?

Ailenizden, ev hayatınızdan söz edelim biraz da... Ev düzeninizde neler değişti?

- Hayatımda çok farklı bir değişiklik olmadı. Eskisi gibi sinemaya, tiyatroya ve konserlere gidiyorum yine... Sadece daha seçici olarak yapıyorum bunları. Tek fark bu...

Kızınızla aranız nasıl? Sizin bu değişiminizi o nasıl değerlendiriyor?

- Her baba ile kızı arasında büyük bir sevgi ve aşk vardır. Benim de kızımla aram çok iyi... Hatta eskisinden bile iyi diyebilirim. Eskiden sinirli bir ruh halim vardı, kızım da bunu söylerdi. Şimdi daha mutlu ve huzurluyum. Çünkü eskiden yaşadığım hayat beni yoruyordu. Allah şimdi bana daha saygılı ve sevgili olmayı nasip ediyor. İçimdeki değişimi fark ettim, kızımla huzurlu bir şekilde yaşıyoruz. Her sabah ona kahvaltı hazırlıyorum, okuluna gidiyorum, yani daha çok ilgi gösteriyorum.

Kızınızın ileride nasıl bir meslek seçmesini istersiniz? Sizin onaylamayacağınız bir meslek seçerse karşı çıkar mısınız mesela?

- Hangi işte mutlu olacağını düşünüyorsa, o işi yapsın. Ben ona sadece iyiyi ve kötüyü anlatıyorum, kararını kendisi verecektir. Allah da aynı şeyi kullarına söylemiştir. En iyisini Allah bilir. Bir Müslüman’ın her sektörde olması lazım...

Ya sizin izinizden gidip “Manken olacağım” derse... Sonuçta siz o hayatı pek benimsemiyorsunuz artık...

- Manken olması gerekiyorsa olsun... Dediğim gibi seçimi kendisi yapar, ben yalnız eğriyi doğruyu anlatırım.

Yeniden evlenmeyi düşünüyor musunuz? Böyle bir durumda kızınızın tepkisi ne olur dersiniz?

- Ben, o evlenme çağına gelene kadar eve üvey anne getirmeyeceğime dair kendisine söz verdim. Ben de tabii evlenmek isterim, nasipte varsa olur. Ama bunun için daha zaman var dediğim gibi... Zaten ailem de benim evlenmemi istiyor. Kısmet...

Kızınızın başını kapatmasını ister misiniz? Bu konu hakkında kızınız neler düşünüyor?

- Tabii ki kapatmasını isterim, ama asla bunun için ona baskı yapmam. Kararı her insan gibi kendisi verecek. Nasıl istiyorsa öyle yapsın. Hayat, onun hayatı , ben ne yapabilirim. Günah da onun, sevap da...

Eski arkadaşlarınızla görüşüyor musunuz, yoksa çevreniz de değişti mi?

- Hiçbir arkadaşımdan kopmadım. Hepsi Allah kulu, kimse ile kutuplaşmıyorum, hepsinin bende değeri var. Onlar beni saygı ile karşılıyorlar, ben de onları... Ben kötü bir şey yaptığıma inanmıyorum. Namaz kılıyorum, bu güzelliği yaşıyorum. Zamanında çok kötü şeyler yaptım, ama artık temiz bir insanım. Geçmişimde yaptığım her şeyi çöpe attım. Mühim olan yapılan hatayı anlamak, doğru yola girmektir.

26/12/2008

Hürriyet-Kelebek

23 Aralık 2008 Salı

Piyangoda Kazananların Acı Hikayeleri



Şans oyunlarından para kazananların coşkuları ne kadar sürer dersiniz. Bir dönem kendilerini en şanslı hissedenler farkında olmadan kendi sonlarını hazırlıyor.

"ABD'li Jock Whittaker'in biletine 2002 yılında 410 trilyon lira para çıktı. ABD tarihinin en büyük ikramiyesini kazandıktan sonra 7 defa evi, 3 kez de arabası soyulan, içki ve kumar düşkünü "kovboy Jock" çevresindekilere "Herkesin bir fiyatı vardır" düşüncesiyle davrandı. Aylardır ödemediği federal vergi, 20 milyon dolara ulaşmıştı ama o devletin uyarısını dikkate almadı. Dostlarından biri, içkisine uyku ilacı koyup 2 milyon dolarını çaldı. Torunu olan Brandi Bragg, fidyecilerce hunharca öldürüldü. Jack, bir süre sonra Virginia eyalet mahkemesine başvurarak, "Mutluyum, çünkü o uğursuz paradan kuruş kalmadı" diyerek iflasını verdi...

Bu hayat hikâyesi "Aman Allah'ım bana çıktı!" diye sevinç çığlıklarıyla başlayan ve sonra da "Aman Allah'ım ben bittim!" diye hüsranla sonuçlanan hayat hikâyelerinden sadece bir tanesi... Bu örnekler çoğaltılabilir ama sonuç aynı... Ver Allah'ım ver, kulun haram helal demez yer! İslam kazanç elde etme konusunda hırsızlık, gasp, faiz, kumar, rüşvet ve şans oyunlarını kesinlikle yasaklamıştır.

“Yapılan gözlemlere göre şans oyunlarından para kazananların birçoğu hatta kimilerine göre hemen hemen hepsi hayatlarının hazin sonunu hazırladı” diyen Zeynep Çingay, Moral Dünyası Dergisi’ndeki araştırma yazısında çarpıcı piyango talihlilerin inanılması zor yaşamlarını anlatıyor:

İŞTE KAZANDIĞINI DÜŞÜNÜP DE KAYBEDENLER

"Milli piyango bileti aldığım için pişmanım"

Edirne'de 11 yıl önce Milli Piyango’dan büyük ikramiyeyi kazanan Ayhan Yalçınkaya, zengin olduktan sonra bıraktığı memurluğuna dönmeye çalışıyor. Parayı bulunca hayatının değiştiğini belirten Ayhan Yalçınkaya, huzurunun bozulduğunu, kötü günler geçirdiğini ve Milli Piyango bileti aldığı için pişman olduğunu söylüyor.

Bir anda zengin olmasına rağmen paranın çabuk tükendiğini belirten Ayhan Yalçınkaya, "Eskiden daha güzel bir hayatım vardı. Dostlarımı kaybettim. Devlet memurluğuna devam etseydim param olmayacaktı ama huzurum olacaktı. O zaman çok mutluydum. Devlet memurluğuna geri dönmek istiyorum. Ticaret hayatından bıktım. Buradan herkese sesleniyorum, para her şey değildir. İnsanın hayatında ne dost ne de tutunacak dal kalıyor" şeklinde konuştu.

Milli Piyango talihlisi donarak öldü

Denizli'nin Sarayköy ilçesine bağlı Tırkaz köyünde 40 yıl önce Milli Piyango biletine büyük ikramiye çıkan Mehmet Sarıoğlu, yaşadığı baraka tipi evde donarak öldü. Hiç evlenmeyen Sarıoğlu'nun hayatı 40 yıl önce aldığı piyango biletine büyük ikramiye çıkmasıyla değişti. Bir anda zengin olan Sarıoğlu, köyünde bir ev yaptı ancak, zamanla parası kalmayınca ona komşuları bakmaya başladı. Yeşil kart sahibi Sarıoğlu, devletten aldığı yaşlılık maaşıyla geçimini sürdürürken kısa bir süre önce evi yandı. Köylüler aralarında topladıkları paralarla evi tamir ettirdi. Kimsesi olmayan Sarıoğlu’nun Sarayköy Devlet Hastanesi’nde yapılan otopside donarak öldüğü belirlendi.

Marangozluktan para babalığına

Denizli'nin Çivril ilçesinde marangoz olarak geçimini sağlayan Osman Kaplan, çeklerini ödeyemediği için hapse girmiş ve 1999 yılında hapisten çıktıktan 2 gün sonra sayısal lotodan 340 milyar lira kazanmış. İki çocuk babası Kaplan'ın ilk işi eşinden boşanmak olmuş. Ardından İzmir'de Pınar Şirin adlı şarkıcıyla 20 milyar lira harcayıp Hilton'da nişan yapmış ve 6 ay sonra ayrılmış. Hızlı yaşayan Kaplan'ın parası kısa sürede tükenmiş. Paraların nasıl bittiğini anlayamayan Kaplan, "İkramiyeyi kazanınca akrabalarım çoğaldı. Daha önce borç para isterim diye herkes kaçarken, ikramiyeden sonra neredeyse bütün Çivril akrabam oldu. Nereden akraba olduğumuzu anlayamadım ama onlar Orta Asya'ya kadar uzanıp bir yerlerden tutturdu. O kadar yol kat edip geldiler diye her birine para veriyordum. Hızlı bir hayat yaşadım, para bitti." diyerek yaşadıklarını anlatıyor.

"Talih bize huzur değil, felaket getirdi"

Milli Piyango’nun 1990 yılbaşı çekilişinde 1 milyar 250 milyon lira kazanan Adanalı Cem Postacı, paranın kendisine aradığı huzuru vermediğini söyledi. 1996’da oğlunu trafik kazasında kaybeden Postacı, "Talih kuşu bize huzur değil, felaket getirdi" diyor. Oğlunu kaybettikten sonra bir daha bilet almamaya karar veren talihli, kendisine çıkan paranın hayırlı olmadığını dile getiriyor. Kazandığı ikramiyeyle emlak işine giren Postacı, bir süre sonra iflas etmiş. İşlerinin bir dönem çok iyi gittiğini, hiç tanımadığı kişilerin akraba olarak karşısına çıktığını anlatan Postacı, şimdi kimsenin kendisine yardıma yanaşmadığını vurguluyor. Postacı, "Para mutluluk getirmiyor, yuvam dağıldı, toparlamak için varımı yoğumu harcadım. Eşim beni terk etti. Şimdi bir otomobilim, evim ve emekli maaşım var. Keşke o bileti almasaydım da o para çıkmasaydı." diyor.

"Eşime kalmasın diye hepsini harcadım"

53 yaşındaki Mustafa Savgan'ın macerası ise çiçekçi bir kadının kendisine 2 lira harçlık vermesiyle başlıyor. Bu parayla piyango bileti alan Savgan, 1978 yılında 10 bin lira ikramiye kazandı. Savgan, eşinden ayrılmak istedi ama ayrılamadı. "Paralar eşime kalmasın diye harcamaya başladım.150 memurun maaşını 2 ayda yiyordum. Lokantalarda ödediğim hesabın 5-6 katını bahşiş olarak bırakıyordum. Sonunda paraları tükettim. Evlenirken karıma aldığım 1 kilo altını da sattım, harcadım. Eşimi de annesinin yanına gönderdim, evdeki bütün eşyaları satıp tekrar İstanbul'a döndüm. Yıl 1985'ti. Cağaloğlu’nda bir handa hem gece bekçiliği, hem de ayakkabı boyacılığı yapmaya başladım. Eşimin açtığı dava sonucu boşandım. Sevgi olmadan para bir işe yaramıyor. Hayatımda biri yok, sevgisizim ama huzurluyum" diyerek ibretlik hikâyesini paylaşıyor.

Kızı evi terk etmiş

1984 yılında aldığı bilete 7 milyon lira isabet eden Orhan Ulusoy'un huzur içindeki hayatı ancak 3 sene sürebilmiş. İşleri ters gittiği için kızı evi terk etmiş. Oto yedek parça dükkânı bulunan ve minibüsçülükle uğraşan Ulusoy, paranın eline geçmesiyle kendisinden para isteyenlerin sayısının da arttığını belirtti. Çıkan parayı soğan ve fasulye işine harcayan Ulusoy, üst üste 3 yıl istediği kazancı elde edemeyince iflas etti. 4'ü erkek 8 çocuğu olan Ulusoy, “Hiç rahat bir yaşantım olmadı; bir arkadaşım ‘bu para sana felaket getirir’ demişti, dediği çıktı. Bir kızım evi terk etmişti. Uzun aramalardan sonra buldum. Bana para çıktığını duyanlar hep bir beklenti içinde oldular. En yakınımdan en uzağıma kadar hep bir şeyler bekliyorlardı. Başlangıcında psikolojim alt üst olmuştu." diyor.

"70 milyonun âhı var"

Evli ve 3 çocuk babası olan Nusrettin Çınar'a da Turhal'da Milli Piyango’dan 6 milyar lira çıktı. Önce yurt dışına giden Çınar, otobüs alarak Turhal'a şehirlerarası otobüs şirketi kurdu. İşleri iyi gitmeyen Çınar, 1995 yılında iflas etti. Çınar yaşadığı olayları şöyle anlatıyor: "Sefa kısa sürdü. 70 milyon kişinin verdiği biletlerden bir iki kişi yararlanırsa böyle olur. Hepsinin âhı var üstünde, hayrı olmaz. Sonradan araştırdım, kimseye hayır getirmemiş."

Şimdi işsiz olan ve emekliliğinin planlarını yapan Çınar, artık Milli Piyango bileti satın almıyor.

"Para beni perişan etti"

Ali Atıcı, çay ocağı işletirken 2004’te sayısal lotodan 543 bin YTL kazanır. Parayı aldıktan sonra memleketi Erzincan'a yerleşen Atıcı, boşandığı eşi ve çocuklarını İsviçre'ye gönderir ve ikinci evliliğini yapar, ancak ondan da ayrılmaya karar verir. Atıcı, Doğu Beyazıd'a gidip, 14 yaşındaki A.K.'yi başlık parasını verip evine götürür. Gelişen olaylar zincirinde A.K. babası Arif K.'ya teslim edilir. Ali Atıcı'nın pişmanlık dolu sözleri ise şöyle: "Hayal edemeyeceğim kadar zengin oldum, ama hayatım da alt üst oldu. Huzurum kaçtı. Geceleri gözüme uyku girmez oldu. Lotodan çıkan para beni perişan etti."

İşte aynı şekilde başlayan ve yine aynı şekilde son bulan hayat hikâyeleri... Belki birbirlerinin değil yüzünü, adını bile duymamış birçok insanın aynı dertlere gebe olduğu sabahlar... Uykusuz geçen geceler, gözlerini kırpmadan sabah eden birçok insanın paylaştığı aynı kader... Her şeyin aynı olduğu bu süreçte ağızlarından çıkan cümle de aynı oluyor: "Çok pişmanım!"

MORAL DÜNYASI DERGİSİ

http://www.moraldunyasi.com/

23 Aralık 2008 22:30

Bu Haber Haber 7.com dan alınmıştır


15 Aralık 2008 Pazartesi

Rabbimizin Büyüklüğü ve Merhameti




Ebu'l Hasen el Ferra,Ebu Bekir el Cülcani,Muhammed bin İshak bildiriyor:
Ömer bin Hattab,ağlayarak Rasulullah (sav) nin yanına girdi.O'na:
"Niçin ağlıyorsun ey Ömer?" dedi.O da:
"Ya Rasulullah,kapıda bir genç var,öyle ağlıyorki,yüreğimi yaktı."deyince efendimiz:
"Ya Ömer onu içeri al" diye buyurdu.Genç ağlayarak içeri girdi.Rasulullah ona:
"Ey genç niçin ağlıyorsun" diye sordu.O da:
"Ya rasulullah günahımın çokluğuna ağlıyorum.Allah'ın bana gazap etmesinden korkuyorum"dedi.Efendimiz ise:
"Ey genç,Allah'a hiçbir şeyi ortak koştun mu?" diye sordu.O ise:
"Hayır" dedi.
"Haksız yere bir cana kıydın mı?"
"Hayır"
"Öyleyse Allah senin günahını bağışlar,isterse yedi kat gökler,yedi kat yerler ve büyük dağlar kadar olsun" diye buyurunca,Genç:
"Ya Rasulullah benim günahım yedi kat göklerden,yedi kat yerlerden ve büyük dağlardan daha büyüktür" dedi.Efendimiz ise:

"Senin günahın mı daha büyük yoksa Kürsi mü büyük?" dedi.genç ise "benim günahım daha büyük" dedi.
"Senin günahın mı daha büyük yoksa Arş mı daha büyük" buyurdular.Genç ise "Benim günahım daha büyük" dedi
"Senin günahın mı daha büyük yoksa Aziz ve Celil olan Allah mı?" diye sorunca genç bu sefer:"Hayır,Allah daha büyüktür" der. ardından efendimiz: "Büyük günahı ancak büyük olan Allah bağışlar" der ve günahını sorar. Genç ise:"Senden utanıyorum ya rasulullah" der.efendimiz günahını anlatmasını tekrar ister.Genç ise :

"Ben kefen soyan biriydim.Yedi yıldır bu işi yapardım.Nihayet Ensar kızlarından biri öldü.Ben de kabrini açtım,onu kefenimden çıkardım.Az geçmeden şeytan beni yendi,döndüm onunla cima ettim.Az geçmeden genç kız kalktı ve 'Yazılar olsun senin gibi gence,ceza gününün sahibi ceza veren Allah'tan utanmıyor musun? Yarın kulların arasında hüküm vermek için Kürsi'ye koyacak; zalimden mazlumun hakkını alacaktır.Sen beni ölülerin arasında çıplak bıraktın.Beni Allah'ın huzuruna cünüp olarak durdurdun' dedi."

Efendimiz bunu işitince,sıçradı,genci kafasından itti:
"Ey fasık sen cehenneme muhtaç birisin,huzurumdan çık!" dedi.Genç de çıktı,kırk gece Allah'a tövbe etti.Kırk gece tam olunca,başını göğe kaldırdı:

"Ey Muhammed'in,Adem'in ve Havva'nın ilahı,eğer beni affettiysen,Muhammed sallalahu aleyhi ve selleme bildir.Yoksa gökten bir ateş gönder de beni yaksın.Beni ahiret azabından kurtar" dedi. Hemen Cebrail melek efendmize gelerek:

"Esselamu aleyke,Ya Muhammed,Rabbin sana selam söylüyor" dedi.O ise:"O Selam'dır,selam ondandır,selam ona döner" buyurdu.Cebrail ise:

"Allah şöyle buyuruyor"dedi:

"Mahluku sen mi yarattın?" efendimiz ise:"Hayır,Onları da beni de O yarattı." dedi.

"Onlara sen mi rızık veriyorsun?" efendimiz ise:"Hayır,onlara da bana da O rızık veriyor" dedi.

"Onların tövbesini sen mi kabul ediyorsun?" efendimiz ise:"Hayır,Benim de onların da tövbesini Allah kabul ediyor" dedi.

"Öyleyse git,o kulunun tövbesini kabul et,çünkü ben onun tövbesini kabul ettim" dedi. Ardından efendimiz genci çağırdı,Allah'ın onun tövbesini kabul ettiğini müjdeledi.

Samimi tövbe; kalp ile pişman olmak,dil ile istiğfar etmek ve içinde ona bir daha dönmemeğe karar vermekle olur. "Ey iman edenler,Allah'a samimi bir şekilde tövbe edin..." (Tahrim-8)